Barış, Adalet ve Demokrasi İçin Ortak Çağrımız

Barış için Akademisyenler – Almanya Derneği olarak dahil olduğumuz Eleştirel Barış Ağı’nın Çağrısını aşağıda paylaşıyoruz.

Bizler, Türkiye’de barış ve onunla kesişimsel olan insan hakları, hafıza, kadın, LGBTİ+, çocuk, kültürel miras, azınlıklar ve eğitim gibi alanlarda mücadele yürüten 15 sivil toplum örgütü olarak, Kürt meselesine dair gelişmeleri dikkatle izliyor; 1 Ekim 2024’ten bu yana süregelen süreci destekliyoruz. Toplumun tüm kesimlerinin kapsandığı, adil, şeffaf ve onurlu bir barış sürecinin inşa edilmesi yönündeki umut ve irademizi koruyoruz. Bu sürece dair yaklaşımımızı, geçmiş deneyimlerden çıkardığımız dersler ve çözüm yönündeki toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda şekillendiriyoruz.

Türkiye’nin en uzun ve en yıkıcı krizlerinden biri olan Kürt meselesinin çözümü, ancak toplumsal güveni yeniden inşa eden, geçmişle yüzleşen ve eşit yurttaşlık temelinde dönüşüm sağlayan kapsamlı bir süreçle mümkün olabilir. 2013–2015 yıllarında yaşanan deneyimler, barışın yalnızca masa başında değil; toplumsal katılım, adalet ve hakikate dayalı yüzleşme ile mümkün olabileceğini göstermiştir.

PKK’nin 11 Temmuz 2025’te Süleymaniye’de düzenlediği sembolik silah bırakma töreni ve 12 Temmuz 2025’te Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından barış sürecini yürütecek meclis komisyonunun duyurulması, bu sürecin ciddiyetle ilerletilmesi için bir başlangıç olabilir. Ancak, bu sürecin başarıya ulaşması için çoğulcu, şeffaf ve toplumsal denetime açık mekanizmaların kurulması elzemdir. Yalnızca çatışmanın taraflarının değil, tüm toplumun sürece dahil olduğu bir yaklaşım benimsenmeli; karar alma süreçlerine geniş katılım sağlanmalıdır.

Barış Sürecinin İlerlemesi İçin Somut Öneriler

Barış süreçleri, ancak toplumsal düzeyde güvenin yeniden tesis edilmesi, sürecin tüm bileşenleri tarafından anlamlandırılması ve bu doğrultuda yapısal dönüşüm adımlarının atılmasıyla kalıcı hale gelir. Bu bağlamda sunduğumuz öneriler, üç temel aşamaya denk düşmektedir: Müzakere ve katılım için koşullar, geçiş dönemi adaleti mekanizmalarının kurulması ve dönüştürücü adalet yoluyla barışın kurumsallaşması. Bu aşamaların inşasını güvence altına alacak anayasal ve uluslararası mekanizmalar da sürecin tamamlayıcı boyutunu oluşturmaktadır.

A. Müzakere ve Katılım İçin Koşullar

Kalıcı bir barışın ilk adımı, çatışma taraflarının ve toplumun sürece açık, adil ve güvenli biçimde katılabildiği bir zemin oluşturmaktır. Bu aşama, hukuki ve siyasal güvenlik mekanizmalarının tesisini hedefler; sürecin meşruiyeti için temel niteliktedir.

1. Terörle Mücadele Yasasının Kaldırılması: Toplumsal uzlaşıyı zedeleyen ve sivil alanı daraltan Terörle Mücadele Yasası kaldırılmalı; yerine insan hakları normlarına uygun bir yasal düzenleme yapılmalıdır. Türkiye’de TMK, özellikle Kürt siyasi aktörler ve hak savunucuları için kriminalizasyon aracı haline gelmiştir. Yasanın kaldırılması, sürece katılımı meşrulaştıracak ve kutuplaşmayı azaltacaktır. Kuzey İrlanda barış sürecinde, İngiltere Terörle Mücadele Yasası’nı gözden geçirerek çok sayıda özel yetkiyi kaldırmış, bu adım halkın sürece güven duymasını sağlamıştır.

Abdullah Öcalan’ın Sürece Katılımı İçin Koşullar: Abdullah Öcalan’ın müzakerelere aktif katılımını mümkün kılacak güvenli iletişim hakkı ile sivil toplum ve siyasi parti temsilcileriyle düzenli görüşme olanakları sağlanmalı; fiziki koşulları ise uluslararası hukukla uyumlu hale getirilmelidir. Güney Afrika’da Nelson Mandela’nın hapishanedeyken müzakereleri yürütebilmesi; Kolombiya’da barış görüşmelerinin hapishanedeki FARC liderleriyle yapılması; El Salvador’da müzakere aktörlerinin koşullarının iyileştirilmesi ve Bask barış sürecinde Arnaldo Otegi’nin sürece dahil edilmesi gibi örnekler, barışın ön koşulu olarak bu tür liderlerin sürece erişiminin önemini göstermektedir.

2. Siyasi Mahpusların Serbest Bırakılması: Siyasi mahpusların infaz rejimi gözden geçirilerek uluslararası normlara uygun bir hale getirilmeli ve haklara erişimleri sağlanmalıdır. Mahpusların özgürlüklerine kavuşmalarının ardından toplumsal hayata dahiliyetleri ve barış sürecine aktif katılımları desteklenmelidir. Siyasi mahpusların serbest bırakılması için gerekli hukuki ve yasal düzenlemelerin yapılması, barışa dair toplumsal meşruiyeti güçlendirecektir. Bu açıdan Kolombiya’da barış sürecinin bir parçası olarak eski FARC üyelerine yönelik düzenlemelerin yürürlüğe girmiş olması örnek alınabilir.

3. Koruculuk Sisteminin Sonlandırılması: Silahsızlanma süreci yalnızca çatışma aktörleriyle sınırlı tutulmamalı; devlet tarafından silahlandırılan koruculuk sistemi de adil ve şeffaf biçimde tasfiye edilmelidir. Türkiye’de koruculuk sistemi, hem silahlı çatışma mantığını yeniden üreten hem de bölge halkını kutuplaştıran bir araç olarak işlev görmektedir. Korucuların sosyal hakları korunarak bu sistemin dönüştürülmesi, iç barışın tesisi için gereklidir. Örneğin, Nepal barış sürecinde, iç savaş sonrası tüm paramiliter yapılar ve devlet içindeki silahlı sivil yapılanmalar sivilleştirilmiştir.

B.  Geçiş Dönemi Adaleti Mekanizmalarının Kurulması

Toplumların silahlı çatışma, baskı ve ağır insan hakları ihlalleriyle geçen dönemlerin ardından barış içinde bir arada yaşayabilmesi, yalnızca silahların susmasıyla değil; geçmişle yüzleşilmesi, zarar gören birey ve toplulukların onarılması ve toplumsal güvenin yeniden inşa edilmesiyle mümkündür. Bu çerçevede geçiş dönemi adaleti, geçmişte yaşanan sistematik ihlallerin tanınmasını, bu ihlallerle ilgili sorumluluğun üstlenilmesini ve hem bireysel hem kolektif düzeyde onarıcı adım ve politikaların hayata geçirilmesini amaçlayan özel mekanizmalar bütünüdür.

Geçiş dönemi adaleti yalnızca hukuki süreçlere indirgenemez; aynı zamanda hakikatle yüzleşmeyi, toplumsal hafızayı güçlendirmeyi, zarar görenlerin kamusal düzeyde tanınmasını ve yapısal eşitsizliklerle yüzleşilmesini de kapsar. Türkiye bağlamında bu yaklaşım, özellikle Kürt meselesi ve daha genel olarak devlet kaynaklı şiddetle yüzleşme süreçlerinde, demokratikleşmenin ve kalıcı barışın önünü açacak temel dayanaklardan biri olabilir.

4. Hakikatle Yüzleşme ve Toplumsal Onarım Mekanizmalarının Kurulması:

Geçmişte yaşanan ağır insan hakları ihlalleriyle yüzleşilmesi ve bu ihlallerden zarar gören birey ve toplulukların onarılması amacıyla, geçiş dönemi adaleti ilkeleri doğrultusunda hakikat temelli mekanizmalar kurulmalıdır. Bu mekanizmalar, sadece geçmişin kayıt altına alınmasını değil; aynı zamanda toplumsal güvenin yeniden inşasını, birlikte yaşamın güçlenmesini ve barışın kurumsallaşmasını hedeflemelidir. Türkiye’de zorla kaybetmeler, faili meçhul cinayetler, işkence ve kitlesel hak ihlalleriyle yüzleşilmesini sağlayacak bağımsız hakikat komisyonları oluşturulmalı; kamusal tanıma ve özür süreçleri başlatılmalı; zararın kolektif ve bireysel düzeyde onarılması ise hafıza mekanları, anma pratikleri ve toplumsal diyalog süreçleri ile desteklenmelidir. Örneğin, Arjantin’de CONADEP hakikat komisyonu, zorla kaybetmelerin belgelenmesinde ve kamuoyunun aydınlatılmasında kritik rol oynadı. 1984 tarihli Nunca Más (Bir Daha Asla) raporu, cezasızlıkla mücadelede bir dönüm noktası oldu. Dolayısıyla bu mekanizmalar, aynı zamanda yapısal reformların zeminini hazırlayarak yeni bir toplumsal sözleşmenin önünü açmaktadır.

5. Silahsızlanan Bireylerin Sivil Yaşama Geçişi ve Destek Mekanizmaları: Silah bırakan militanların sivil siyaset ve demokratik hayata katılımlarının önündeki engeller kaldırılmalı,  ilk etapta bu kişilerin can güvenliklerinin sağlanması konusunda güvenceler ortaya konulmalıdır. Bu kişilerin topluma geçişi, tıbbi ve psiko-sosyal desteklerin sunulması desteklenmelidir. Örneğin, El Salvador’da silah bırakan militanlar için sosyal entegrasyon merkezleri kurulmuş, bu bireylerin sivil yaşama geçişi, sosyal uyum ve onarıcı adalet ilkeleri temelinde desteklenmiştir.

6. Maddi ve Manevi Tazminat Süreçleri: Hak ihlallerinden zarar gören birey ve toplulukların hem maddi hem de manevi tazminat haklarının tanınması, geçiş dönemi adaletinin temel taşlarından biridir. Bu süreçler, sadece ekonomik kayıpların telafisi değil; aynı zamanda toplumsal onarım, itibarın iadesi ve güvenin yeniden tesisi açısından da kritik öneme sahiptir. Örneğin, Kanada’da yerli halklara yönelik uygulanan tazminat ve resmi özür programları, uzun yıllar süren hak ihlallerinin telafisi ve toplumsal uzlaşı için önemli bir model olmuştur. Almanya’nın Nazi rejimi mağdurlarına yönelik tazminat politikaları ise bireysel ve kolektif hakların korunması ve anılması konusunda uluslararası standartlara öncülük etmiştir.

C. Dönüştürücü Adalet Yoluyla Katılımcı Barışın İnşası

Dönüştürücü adalet, geçiş dönemi adaleti ile açığa çıkan ihlallerin ötesine geçerek, bu ihlallere zemin hazırlayan sosyal, ekonomik ve siyasal eşitsizliklerle mücadeleyi hedefler. Bu yaklaşım, barış sürecini yalnızca bir uzlaşma süreci değil, toplumun yeniden şekillenmesini sağlayacak bir dönüşüm fırsatı olarak ele alır.

Bu çerçevede dönüştürücü adalet, karar alma süreçlerine eşit katılımı, dışlanmış grupların güçlenmesini ve birlikte yaşamı destekleyen kamusal politikaların hayata geçirilmesini içerir. Böylece barış, yalnızca geçmişin onarımı değil, geleceğin daha adil ve kapsayıcı biçimde kurulması anlamına gelir.

7. Toplumun Geniş Kesimlerinin Sürece Dahil Edilmesi: Kadınlar, gençler, LGBTİ+’lar, engelliler, çocuklar, inanç toplulukları gibi yerel halkları temsil eden sivil toplum örgütleri sürecin parçası olmalı, yalnızca “görüşülen” değil, “karar alan” pozisyonda da yer almalıdır. Kolombiya’da barış masasında kadınların temsil oranı artırılmış, LGBTİ+ ve yerli topluluklar için özel çalışma grupları kurulmuştur.

8. Toplumsal Barış Kültürünün İnşası: Barış, sadece çatışmasızlık değil; barışçıl bir toplumsal yaşamın inşasıdır. Eğitim müfredatından medyaya, anma pratiklerinden kültürel etkinliklere kadar çok boyutlu bir barış eğitimi politikası benimsenmelidir. Ruanda’da soykırım sonrası barış eğitimi yaygınlaştırılmış; ayrıca Gacaca adı verilen yerel adalet sistemleri, fail ve hayatta kalanların yüzleşmesini sağlayarak hafızanın onarılmasına katkı sunmuştur.

9. Ekonomik ve Sosyal Eşitsizliklerle Mücadele: Kalıcı barış, toplumsal yapıda köklü ekonomik ve sosyal adalet sağlanmadan mümkün değildir. Bölgesel kalkınma farklarının giderilmesi, yoksullukla mücadele ve sosyal hizmetlere erişimin artırılması barış sürecinin temel taşlarıdır. İrlanda barış sürecinde, eski çatışma bölgelerinde sosyal ve ekonomik kalkınmayı destekleyen programlar uygulanmış; ayrıca toplumsal uzlaşıyı güçlendirmek üzere yerel katılım mekanizmaları oluşturulmuştur. Nepal’de ise iç savaş sonrası paramiliter yapılanmaların tasfiyesiyle birlikte, sosyal hizmetlerin yaygınlaştırılması ve toplumsal kalkınmanın teşvik edilmesi barışın sürdürülebilirliğini sağlamıştır.

IV. Süreçsel Güvenceler ve Kurumsal Çerçeve

Kalıcı bir barışın sürdürülebilirliği, sürecin hem iç hukukta güvence altına alınmasına hem de şeffaf, izlenebilir bir çerçevede yürütülmesine bağlıdır. Katılımcı anayasa süreci ve uluslararası gözlem mekanizmaları, geçiş ve dönüşüm süreçlerinin toplum nezdinde meşruiyet kazanmasını sağlar ve sürecin istikrarla ilerlemesine katkı sunar.

10. Katılımcı, Demokratik ve Yerel Temelli Anayasa Yapım Süreci: Yeni bir kurucu anayasa ancak toplumsal katılıma dayalı biçimde meşruiyet kazanabilir. Demokratik dönüşümün önünü açacak anayasa, yukarıdan dayatılan değil; toplumun içinden filizlenen bir belge olmalıdır. Şili’de 2021’de başlatılan anayasa süreci, seçilmiş halk meclisi tarafından yürütülmüş, geniş katılım ilkesi esas alınmıştır.

11. Anayasal Güvence ve Kimlik Hakları: Kürt halkının anadili, kültürel hakları ve eşit yurttaşlık talepleri anayasal güvence altına alınmalıdır. Türkiye’de, Kürtçenin eğitim, kamusal hizmet ve kültürel yaşamda tanınması, eşit yurttaşlık temelinde yeni bir anayasal yaklaşımla güvence altına alınmalıdır. Bu, toplumda dışlanmışlık hissini azaltacak ve barış sürecine olan katılımı güçlendirecektir. Bu açıdan Güney Afrika’da apartheid sonrası anayasanın, farklı kimliklerin eşitliğini tanıyarak toplumsal bütünleşmeye katkı sunmuş olması dikkate alınmalıdır..

12. Uluslararası Gözlem ve Destek Mekanizmaları: Sürecin şeffaflığı ve taraflar arası güvenin tesisi için uluslararası bağımsız gözlemciler sürece dahil edilmelidir. Guatemala’da Birleşmiş Milletler’in desteğiyle barış süreci bağımsız gözlem altında yürütülmüş, bu durum taraflar arasında güveni tesis etmiştir. Türkiye’de de uluslararası gözlem mekanizmaları, barış sürecinin saydamlığını artırarak hem iç hem dış kamuoyunda meşruiyet sağlayacaktır.

Barış, yalnızca çatışmanın sona ermesi değil; adaletin ve eşitliğin tesisiyle mümkündür. Toplumsal yaraların sarılması/iyileştirilmesi, geçmişle yüzleşme, hak ihlallerinin tanınarak telafi edilmesi ve herkesin onurlu biçimde dahil olduğu bir sürecin inşa edilmesi gereklidir. Bu sürecin mimarı sivil toplum olmalı; ancak siyasi irade de bu inşayı kolaylaştırmalı, desteklemelidir. Türkiye’nin demokratikleşmesi, barışın toplumsallaşması ile mümkündür. Şimdi, geçmişten ders alarak, onurlu bir gelecek inşa etme zamanıdır.


Eleştirel Barış Ağı Bileşeni Kurumlar (alfabetik olarak)

Barış Akademisyenleri Almanya Derneği (BAK Almanya)

Barış için Kültürel Araştırmalar Derneği (bakad)

Bilim Sanat Eğitim Araştırma ve Dayanışma Derneği (BİRARADA)

Dayanışmanın Kadın Hali Derneği (DAKAHDER)

DEMOS Araştırma Kolektifi

Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği (DKVD)

Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü (DİSA)

Hakikat Adalet ve  Hafıza Çalışmaları Derneği (Hafıza Merkezi)

İnsan Hakları Derneği (İHD)

Kadın Zamanı Derneği

OFF University

Rengarenk Umutlar Derneği

Roman Hafıza Çalışmaları Derneği (Romanii Godi)

Rosa Kadın Derneği

Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV)